The Witcher 3 - Blood and Wine İncelemesi

Geçtiğimiz senenin en başarılı RPG oyunu seçilen The Witcher 3 geçtiğimiz günlerde yeni indirilebilir içeriği Blood & Wine ile yeniden bilgisayarlarımıza ve oyun konsollarımıza konuk oldu.

The Witcher 3 - Blood and Wine İncelemesi

Geçtiğimiz senenin en başarılı RPG oyunu seçilen The Witcher 3 geçtiğimiz günlerde yeni indirilebilir içeriği Blood & Wine ile yeniden bilgisayarlarımıza ve oyun konsollarımıza konuk oldu. Açıkçası The Witcher 3: Wild Hunt herhangi bir DLC olmadan bile inanılmaz uzun bir oyun süresi ve zengin bir içerik sunuyordu. CD Projekt Red herhangi bir indirilebilir içeriği geliştirmese de The Witcher 3'ü sıkılmadan tekrar tekrar bitirmeye çalışabiliyor, hikayenin farklı sonlanmasına tanık olabiliyorduk. Tabi bu iş aylarımızı alıyordu. Şimdi ise CD Projekt Red bizi bilgisayarlarımızın ya da oyun konsollarımızın başına kilitlemek için son darbeyi vurdu. The Witcher 3: Wild Hunt - Blood and Wine yine saatler süren bir oynanış süresi sunuyor. Firmanın daha önceden yayınlamış olduğu Herts of Stone içeriği de geniş kapsamlı bir içerikti; fakat karşılaştırmak gerekirse Blood and Wine'ın daha da büyük bir DLC olduğunu söyleyebiliriz. Hatta Blood and Wine alışageldiğimiz DLC kalıplarının da dışına çıkıyor. Normalde DLC'lerde küçük kozmetik değişiklikler, farklı silah ve ekipman seçenekleri ve küçük görevler gibi eklentiler ücretli olarak oyunculara sunuluyor. Bu anlamda değerlendirirsek Blood and Wine bir genişleme paketi olarak nitelendirilebilir.

The Witcher 3 Blood and Wine'da karşımıza tamamen yeni bir harita, bol sayıda yan görev, yeni silah, zırh ve ekipmanlar, görsel rötuşlar, arayüz geliştirmeleri, oyun mekaniklerinde önemli yenilikler gibi şeyler çıkıyor. Bu incelememizde de bütün bu yenilikleri detaylı olarak inceleyeceğiz.

The Witcher 3 Blood and Wine Hikayesi

The Witcher 3 - Blood and Wine'ın hikayesinde canavar avcılığındaki ustalığıyla tanınan kahramanımız Geralt of Rivia bu uzmanlığı nedeniyle özel bir görev için Toussaint adlı bölgeye yolculuk ediyor. Gizemli bir şekilde ortaya çıkan cesetler ve önlenemeyen seri cinayetler üzerine yukarıdaki resimde görebileceğiniz bölgenin düşesi bize haber gönderiyor ve geçmişte ziyaret etmiş olduğumuz bu ilginç topraklara tekrar adım atıyoruz.

The Witcher 3: Wild Hunt - Blood and Wine'ın hikayesinin oyunun ana hikayesiyle bağlantılı olmadığını belirtmekte fayda var. Bu da kahramanımız Geralt of Rivia'nın haricinde Yennefer, Triss ve Ciri gibi oyunumuzun diğer güçlü karakterleriyle karşılaşmayacağımız anlamına geliyor. The Witcher 3'ün bir önceki indirilebilir içeriği Hearts of Stone ise ana hikayeyle çok ilginç ve ince bir bağlantı taşıyordu ve bu da Hearts of Stone'un bir hayli dikkat çekici bir hikaye zincirine sahip olmasını sağlıyordu. Fakat maalesef ki Blood and Wine bu tür bir ilişkiye sahip değil. Bu durumun bir eksi puan olup olmadığı tartışılabilir ama açıkçası ben hikaye anlamında daha derin bir yapının eksikliğini hissettim. Neyse ki Blood and Wine bu eksikliği kapatabilecek özelliklere de sahip. Anlaşılan o ki Hearts of Stone'da hikayeye ağırlık veren CD Projekt Red, Blood and Wine'da oyunun farklı yönlerinde yenilikler sunmayı tercih etmiş.

Toussaint

The Witcher 3 - Blood and Wine'da ziyaret ettiğimiz Toussaint tamamen yeni bir harita. Bu bölge Velen'in güneyinde yer alıyor ve büyüklük olarak Velen'in yüzde 60'ı civarında. Fakat ilk oyunda olduğu gibi haritanın her köşesine keşfedilecek birçok farklı yer serpiştirilmiş:

Kontların, düşeslerin, süslü hitapların ve iyi şarapların anavatanı olan Toussaint bize orijinal oyundan alışık olduğumuzdan farklı bir oynanış tecrübesi yaşatıyor. Hatırlanacağı üzere Withcer 3'te sonbaharın ve kışın renklerinin hakim olduğu, karanlık bir atmosfere sahip bölgelerde maceramızı sürdürüyorduk. Toussaint'in ise bize baharın ve yazın renklerini sunduğunu söyleyebiliriz. Oyundaki renk paleti geliştirilirken etrafımızda daha canlı bir bitki örtüsü görebiliyoruz.

CD Projekt Red Toussaint'i tasarlarken emek harcamaktan kaçınmamış. Geliştirici bu indirilebilir içerikte ilk oyundaki yapıları kopyalayıp yapıştırma yöntemine de başvurabilirdi; fakat bunun yerine karşımıza tamamen sıfırdan tasarlanmış yeni bir açık dünya, kendine has mimariye sahip yerleşim yerleri çıkıyor:

Toussaint'in görünümü orijinal Witcher 3 haritasıyla karşılaştırıldığında biraz renkli gelebilir; fakat bu yapı yeni içeriğin hikayesi ve altyapısı göze alındığında hiç de sırıtmıyor. Ayrıca CD Projekt Red'in bize Witcher 3 içerisinde farklı bir tecrübe yaşatma konusunda başarılı bir iş çıkardığını söyleyebiliriz. Yani ortada Geralt Harikalar Diyarı'nda havası yok, daha çok sağlam bir temele oturtturulmuş bir içerik var.

Oynanış

The Witcher 3 - Blood and Wine''ı oynamaya başlamadan önce oyunculara nasıl bir başlangıç yapacakları soruluyor. Eğer oyunu önceden oynayıp ara verdiyseniz ve kahramanınız belli bir seviyeye sahipse bu kahramanınızla yeni içeriği oynamaya başlayabiliyorsunuz. Bunun yanında oyunu ve kayıt dosyalarınızı sildiyseniz ve bütün hikayeyi baştan sona oynayacak kadar zamanınız yoksa Blood and Wine size yeterli seviyeye sahip bir kahraman oluşturuyor ve bu kahramanı seviyesine uygun silah ve ekipmanlarla kuşatıyor. Bu sayede Blood and Wine'ı oynayabilmek için ana hikayeyi tamamlama ve kahramanınıza seviye atlatma dertlerinden kurtuluyorsunuz.

Blood and Wine'da ana görevin yanısıra yine bolca yan görev seçeneğine sahibiz. Bu yan görevleri tamamlamak saatlerinizi alıyor. Yan görevler canavar avları, hazine avları ve küçük alternatif hikayeler şeklinde sınıflandırılabilirler. Bunun yanında orijinal oyundan alışık olduğumuz Gwent görevleri ve sokak dövüşleri yine karşımıza çıkıyor. Fakat at yarışları maalesef ki Blood and Wine'da karşımıza çıkmamakta. At yarışları para kazanabilmek için önemli bir kaynak olsa da Blood and Wine bize para kazanabilmek için alternatif seçenekler sunuyor. Gwent oyunlarında daha yüksek miktarda bahisler yaparak daha fazla para kazanabiliyoruz. Ayrıca görevlerden de daha fazla para kazanmaktayız.Görev çeşitliliği anlamında Blood and Wine iyi bir iş çıkarıyor. Birbirini tekrar eden görevler yerine kendilerine has küçük hikayelere sahip görevler oyuna duyduğumuz ilgiyi canlı turuyor. Hatta bazı görevler absürdlük sınırlarını bile zorlamakta:

Blood and Wine'da karşımıza çıkan düşmanlara göz attığımızda CD Projekt Red'in bu anlamda biraz tembel davrandığını belirtmekte fayda var. Orijinal oyundan alışık olduğumuz canavarlar ve düşmanlara yine rastlayabiliyoruz, bunun yanında birkaç yeni düşman türü de karşımıza çıkıyor. Fakat oyundaki düşmanların büyük bölümü ya orijinal Witcher 3'teki düşmanların küçük farklılıklara sahip versiyonları şeklinde ya da serinin daha önceki oyunlarında savaştığımız düşmanlar şeklinde.

Zorluk seviyesi anlamında da yeni indirilebilir içerik orijinal oyundan çok büyük bir farklılığa sahip değil. Varsayılan zorluk seviyesinde iksirlerinizi, bombalarınızı ve yağlarınızı bile kullanmaya ihtiyaç duymadan birçok savaşı kolayca kazanabiliyorsunuz. Eğer oyundan zevk almak istiyorsanız ve canavarlarla savaşırken tam bir bölüm sonu canavarı savaşı havası yakalamak istiyorsanız zorluk seviyesini yükseltmenizi tavsiye ediyoruz. Bu sayede savaşlar çok daha taktiksel bir şekilde ilerliyor, bombalarınız, yağlarınız ve iksirlerinizi ihtiyaç duyduğunuz anlarda kullanmanız ve Beastiary'den düşmanınızın zayıflıklarını öğrenmeniz gerekiyor. Kalabalık düşman gruplarına Malkoçoğlu edasıyla dalmadan önce de biraz düşünmeniz ve strateji geliştirmeniz yararınıza oluyor.

Blood and Wine'ın oynanış anlamında getirdiği en büyük yenilik yeni mutasyon seçenekleri. Bu yeni mutasyon sistemi sayesinde canavalardan toplamış olduğunuz mutagenler ve standart nitelikteki mutagenler ile boştaki yetenek puanlarınız değerleniyor. Witcher 3'ü bitirdikten sonra bu mutagenler ve yetenek puanlarını harcayacak yerimiz kalmadığı için bir köşede duruyorlardı. Eğer orijinal oyunu henüz bitirmediyseniz bu mutagenleri atmamanızı, yetenek puanlarınızı gereksiz yeteneklere harcamak yerine saklamanızı tavsiye ediyoruz. Yeni eklenen mutasyon seçenekleri size büyü güçlerinizi, kılıç kullanma yeteneklerinizi ve simya yeteneklerinizi geliştirme imkanı vermekte. Mutasyonları aktifleştirmek ise belli miktarda greater kalitede mutagen ve yetenek puanı gerektiriyor. Oyuncular Mutasyonları aktifleştirdikçe standart yetenekler için de ek yetenek yuvaları açılıyor.

Blood and Wine'ın ilginç bir yeniliği de artık kendimize ait bir eve sahip olacak olmamız. Yıllar süren göçebe hayatının ardından Geralt da yerleşik hayata geçip bahçesine domates, patlıcan ekerek emekliliğinin tadını çıkarmayı tercih ediyor. Hey gidi koca kurt... Şaka bir yana kendi evimize sahip olmamız oyunu bir Sims veya Farmville oyununa dönüştürmek yerine size savaşlarda ve açık dünya gezintilerinizde avantajlar kazandıran bir şey. Evinizi geliştirdikçe kazandığınız bu avantajlar da güçleniyor. Simya bonusları, savaş yetenekleri kazanabileceğimiz bonuslar arasında.

Fakirhanenizi görevlerden ve yarışmalardan kazandığınız ödülleri, topladığınız özel silah ve zırhları ve hoşunuza giden resimleri sergileyebileceğiniz bir müze olarak da kullanabiliyorsunuz. Ayrıca daha önceden hanlarda yer alan sandığınız Blood and Wine'da evinize taşınıyor. Evinizde bahçeye de sahipsiniz ve bu bahçede simyada kullanabileceğiniz özel bitkileri yetiştirebiliyorsunuz.

The Witcher 3 - Blood and Wine, Toussaint'e özel yeni silah ve zırh modellerinin yanısıra yeni bir Witcher seti, mevcut Witcher setleri için de bir üst seviye olan Grandmaster kalitesiyle birlikte geliyor. Ayrıca Witcher setlerini boyayabilmemiz de mümkün. Bu boyaları simya yoluyla kendimiz yapabiliyoruz veya düşmanlarımızdan ya da sandıklardan toplayabiliyoruz.

Yeni ekipmanlardan düldülümüz Roach da nasibini alıyor. Roach'un görünümünü ve yeteneklerini ciddi derecede geliştiren seçenekler oyuna eklenmiş:

Blood and Wine ile birlikte karşımıza yeni bir Gwent destesi de çıkmakta. Skellige destesi Gwent karşılaşmalarına yeni dinamikler kazandırıyor ve bu kartları toplayabilmek için görevler tamamlamamız gerekiyor:

Arayüz

Arayüz anlamında yenilikler aslında Witcher 3 için yayınlanan 1.21 yamasıyla karşımıza çıkmıştı ve bu yama da oldukça kısa bir süre önce yayınlandı. Yani uzun bir süredir Witcher 3 oynamadıysanız Blood and Wine ile birlikte karşınıza yeni bir kullanıcı arayüzü çıkacak.

Envanter sisteminde karşımıza çıkan yeni sekmeler görünümü biraz daha derli toplu yapıyor:

Bu sekmelerde silahlar ve zırhlar ayrı, bombalar, yağlar ve iksirler ayrı ayrı gruplanıyor ve bu sayede aradığınız eşyaya daha kolay ulaşıyorsunuz. Ayrıca ekipmanlarınızı tamir ettirirken artık tek bir tıklamayla sadece üzerinizdeki ekipmanları tamir ettirebiliyorsunuz. Kitaplarınız ve notlarınız için de ayrı bir panel mevcut. Hatta yeni topladığınız kitap ve notları anında okuyabilmektesiniz.

The Witcher 3 - Blood and Wine ile birlikte eşya açıklamalarını tercihimize bağlı olarak büyütebilmekteyiz. Eğer oyunu benim gibi televizyonda oynuyorsanız bu özellik bir hayli işe yarıyor.

Blood and Wine'ın arayüz anlamında bir diğer güzel yönü de envanterimizdeki silah ve zırhların önizlemelerinin sunulması. Bu sayede bu silah ve zırhları kuşanmadan nasıl göründüklerini öğrenebiliyoruz. Witcher setleri için sahip olduğumuz boyaları da bu boyaları uygulamadan önizleme imkanına sahibiz.

Haritada da yeni filtreleme seçenekleri karşımıza çıkmakta.

Grafikler

Açıkçası Blood and Wine'da grafik anlamında çok büyük bir yenilikle karşılaşmadığımı söyleyebilirim. Canlı renklerle zenginleştirilen renk paletinin haricinde ışıklandırmalarda geliştirmeler mevcut. Zaten orijinal oyunun grafik kalitesi bir hayli yüksekti ve halen de orijinal oyun en iyi grafikli rol yapma oyunları arasında. Blood and Wine bu anlamda teknolojik olarak tatmin edici seviyede.

Genel Değerlendirme

Blood and Wine'ı değerlendirirken ilk önce bir önceki DLC olan Hearts of Stone ile, sonra orijinal oyunla kıyaslayacağız.

Blood and Wine Hearts of Stone'a göre daha zengin bir içerik sunuyor; fakat hikaye anlamında bir adım geride kalıyor. Hearts of Stone'un çok daha ucuz bir DLC olduğunu belirtmekte de fayda var.

Blood and Wine orijinal oyun ile kıyaslandığında 2-3 kat daha küçük bir haritaya ve çok daha kısa bir hikayeye sahip. Bunun yanında görev ve keşfedilecek yer sayısı küçümsenecek miktarda değil. Orijinal oyun 75 TL fiyatla satılıyor, Blood and Wine ise 60 TL satış fiyatına sahip. Bu anlamda Blood and Wine oldukça yüksek bir fiyata sahip. Eğer bu genişleme paketine ayıracak bütçeniz sınırlıysa Steam veya GOG.com üzerindeki özel indirimleri takip etmeniz daha iyi bir seçenek. Blood and Wine'ın 40 TL civarında olması ideal bir fiyatlandırma olabilirdi. 

Blood and Wine'ın fiyatının yüksek olmasına rağmen bu onun kalitesiz bir içerik olduğu anlamına gelmiyor. CD Projekt Red daha önceki ek içeriklerde olduğu gibi bu içerikte de özverili bir çalışma yapmış. Orijinal oyunun hatrına bile bu içerik satın alınıp oynanabilir. Üstelik Blood and Wine'ın Geralt'ın son macerası olduğunu, sonraki Witcher oyunlarında yeni kahramanların karşımıza çıkacağını belirtmekte fayda var. Yani Geralt ile son bir kez maceraya atılmak isterseniz bu şansı kaçırmayın.

Üşüyeceğiz ak kurt reyiz!

2016'da Oynayabileceğimiz Birbirinden Güzel Korku Oyunları

Ne Tip Bir Oyuncusunuz?

2016'da Çıkacak FPS Oyunları

YORUMLAR