Akıllı Telefon Kullanımının Geleceğini Değiştirecek 6 Teknoloji

Akılı telefonlarda şimdilik gerçekleşmesi en muhtemel 6 teknoloji çok yakında hayatımızı değiştirecek.

Akıllı Telefon Kullanımının Geleceğini Değiştirecek 6 Teknoloji

İlk iPhone açıklandığından bu yana akıllı telefon teknolojisinin değişim hızı aslında baş döndürüyor. Bunun farkına çoğu zaman varamayabiliyoruz, ancak her sene yenilenen teknolojilerin bizi götürdüğü noktayı da içten içe merak ediyoruz. Her sene "amiral gemisi" olarak adlandırılan (kimi tarafından çok da sıcak bakılmayan) bir tanımlamayla anılan Android ve iOS cihazlar, hem birbirleriyle hem de bir önceki modelleriyle rekabet ederken, çok yakın bir gelecekte sahip olacağımız teknolojileri hayal etmek artık bilim kurgu fantezisi değil. Sadece an meselesi. 

Akıllı telefonların hayatımızı değiştireceği yüzlerce özelliğini sayabiliriz. Ancak buna ne zaman ne de sabrımız var. Onun için şimdilik gerçekleşmesi en muhtemel 6 teknolojiyi incelemek bize biraz fikir verebilir.

Derinlik kameraları

An itibariyle, akıllı telefon kamera teknolojileri bir çıkmaz sokağa girmiş gibi görünebilir. Üreticiler biraz optik ayarlarla, biraz MP kaliteleriyle günü kurtarmaya çalışıyorlarmış gibi görünüyorlar. Ancak bu küçük oynamalar kullanıcıya yeni tecrübeler katmıyorlar. Peki, bu noktada üreticilerin cebinde bize sunacak yeni bir teknolojileri var mıdır sizce?

Evet var. Gerçek derinlik kameraları üzerinde Google laboratuvarlarında yüzlerce bilim insanı ter döküyorlar. Bu kameralar her hangi bir ekstra cihaz kullanmadan derinlikli fotoğraflar çekmemizi sağlayabilecekler. Bunun en basit örneğini şu an Kinect 2.0 kullanıyor. SLAM adı verilen (Simultaneous Location and Mapping) adı verilen bu teknolojinin telefonlara ne zaman geleceğini kesin olarak söylemek şu aşamada mümkün değil. Ancak bunun üzerinde çalışıldığını bilmek insanı heyecanlandırıyor. Akıllı telefonların etrafımızdaki dünyayı her hangi bir uygulamanın rafine etmesine gerek kalmadan 3D olarak algılaması fotoğraf severleri son derece sevindirecek. 

Bükülebilir ekranlar

Prototiplerini hemen her yerde görebildiğimiz bu teknoloji henüz piyasalarda yok. Ancak reklamlarının hazırlandığını da gözümüzden kaçmıyor. İncelen akıllı telefonlar aynı oranda da genişliyorlar. Bu durum onları daha kırılgan ve dış tehlikelere açık kılıyor. Bu ikilemin çözümü ise bükülebilir ekranlarda yatıyor. Samsung OLED ekranlarını bükülebilir kılmayı başardı. Aynı özelliklere sahip LG telefon prototipleri de var. Ancak bunlar henüz çok pahalı ürünler ve sadece teknoloji fuarlarında boy gösteriyorlar. 

Ancak bir tabletin katlanarak bir akıllı telefon boyutuna indirgenmesi ya da, bir akıllı telefonun katları açılarak bir tablet boyuna ulaşması artık hayal değil. Bükülebilir ekran teknolojisinin bize sunacağı olasılıklar neredeyse sınırsız gibi görünüyor. 

Modüler akıllı telefonlar

Google ARA Projesi bu konuda atılımı başlatan ilk proje.  Şöyle ki, cebinize uygun telefonu yaratmakla OEM bir PC kurmak arasındaki fark neredeyse aynı. Tamamen temel bir anakart üzerinde değiştirilebilir modüllerden oluşabilen telefon projesi ARA, bugün Google’ın akıllı telefon geleneğini bambaşka bir boyuta taşıyabilecek özelliklere sahip. Uygulamalar için RAM yetmediğinde sıkıntısızca değiştirebilmek ya da kameranızı daha üst model bir akıllı telefona dönüştürebilmek tamamen size ve bütçenize kalmış bir durum olacak.

Google I/O 2015’te çekilen Android M 6.0 kullanan Project ARA’nın tanıtım ve belgeselini izlediğimizde, akıllı telefon teknolojisinin geleceğine bakışımız da değişiyor. 

Sanal Gerçeklik

Samsung Galaxy Note 4 ile atılan ilk adım henüz bir prototip. Bazı özelliklerden yoksun olsa da hala çok etkileyici ve gelecekte neler olabileceğine dair sonsuz olasılıklar içeriyor. Bir akıllı telefonla sanal gerçekliği buluşturabilmek Facebook’un Oculus’u satın almasından sonra daha da önem kazandı. Çünkü sosyal ağlara sanal gerçekliğin entegre edilebiliyor olması hepimiz için önem taşıyor. HD OLED ekran sahibi olan her akıllı telefon bugün sanal geçekliğe uyumlu olarak ifade edilebilir ki, bu da yanlış değil.

Mobil sanal gerçeklik, film izlemekten oyun oynamaya kadar her çeşit aktivitede kullanıcıya farklı bir tecrübe vaat ediyor. Oculus Rift’in 2016’da piyasaya çıkmasıyla beraber bu teknolojinin yavaş yavaş hayatımıza gireceği gerçeğini yadsıyamayış. Üstelik fiyatının da makul olması hızla yayılacağı gerçeğini destekleyen bir durum. Unutmayalım ki, hızla yayılan teknolojiler aynı zamanda hızla gelişirler. Samsung Galaxy Note 4 bir yana LG G3 içinde düşük özellikli bir VR teknolojisi var. Ona da bugün her hangi bir satıcıdan ya da internetten sahip olabilmek mümkün. 

Ultra bataryalar

Batarya, günümüz akıllı telefon teknolojisinin en büyük sorunlarından biri. Telefonların özellikleri ne kadar gelişirse gelişsin, bunu destekleyen batarya ömürlerinin yerinde sayıyor olması biraz hayal kırıklığı yaratıyor. Bugün bir telefon 24 saatten fazla batarya ömrüne sahipse, bu telefonu başarılı saymak bence kendimizi kandırmaktan başka bir şey değil.

Ancak batarya ömrünü artırmak için çeşitli teknolojiler var. Ultra – kapasitör teknolojisi de bunlardan biri. Nano teknoloji kullanılarak üzerinde çalışılan bu ultra-kapasitörler çok yakında bize ummadığımız kadar uzun batarya ömrü vaat edecek kadar tatmin edici bir teknoloji olarak tanımlanıyor.

İki iletken plaka tabanlı günümüz batarya teknolojisini, nano teknoloji kullanan bataryalarla değiştirdiğimizde bu tabaka sayısı yüzlerce olacak. Bu da yüzlerce kapasitör de enerji kullanımı fırsatı yaratacak. Bu batarya teknolojisinin en önemli özelliği ise geleneksel bataryalar gibi kısa ömürlü olmaması. Heyecanla bekliyoruz. 

Derin öğrenme yeteneği

IoT teknolojisinden Tamindir sayfalarında defalarca bahsettik. Hatta en son haberimiz Tüm Cihazlar, Google'ın Nesnelerin İnterneti (IoT) İşletim Sistemi ile Çalışacak başlığı altında yayınlandı ve önemli detaylar içeriyordu. Nesnelerin İnterneti alt yapısının akıllı telefonlarda kullanıldığını düşünün. Her cihazın birbirinden bir şeyler öğrenebildiği bir iletişim ağı hayal edin. Günlük davranışların tüm cihazlar arasında paylaşılması yepyeni bir kullanıcı tecrübesi olmaz mıydı? Burada veri paylaşımından değil, alışkanlık paylaşımından bahsediyorum. Bu noktada Deep Learning adı verilen teknoloji işin içine giriyor.

Deep Learning (derin öğrenme), cihazların kullanım alışkanlıklarımıza göre bize tepki vermesi olarak özetlenebilir. Konuşmamızı, parmak hareketlerimizi, sosyal alışkanlıklarımızı ve internet üzerindeki davranışlarımızı değerlendirebilen akılı telefonlar çok uzak değiller. Google Deep Learning laboratuvarları bu teknoloji ile ilgili olarak oldukça yoğun çalışıyor.

Bu saydıklarım mobil teknolojilerin gelmesi olası ve bize en yakın olanlarını bir araya getiriyor. Bunun dışında her an daha etkili şeylerle karşılaşma olasılığımız da yüksek. 

Artık İnanmamanız Gereken 10 Teknoloji Yalanı!

Paramız Olsa Bile Henüz Satın Alamayacağımız 4 Muhteşem Teknoloji

Akıllı Telefonlarımız Gün Gelir de Bizden Akıllı Olurlar mı?

YORUMLAR